<aside> <img src="/icons/pen_gray.svg" alt="/icons/pen_gray.svg" width="40px" /> Yanlış olduğu için tanrı buyurur. Doğru-yanlış gerekçelendirmesi tanrı olamaz, tanrı ancak bu konuda referans olabilir. Yanlış şeylerin yanlış olmasını sağlayan özellikleri de tanrı yarattı ama ilgili nesnenin yanlışlığını sürdürmesi tanrının vahiyle onaylamasına bağlı değildir. Zira tanrı zaten ilgili nesnedeki yanlışı çoktan yaratmıştır. Bu yüzden doğru ve yanlışın hükmü, yaratılanların yorumlanmasında yani akıldadır. İnsan kendi başına doğruları bilebilir çünkü tanrının yarattığı evren ile tanrının bahşettiği akıl ile tanrının kuralları çözümlenebilir. Tanrının bahşettiği akıl ile tanrının yarattığı evreni çözümleyebilmemizi ona olan inancımız etkilemez. Zira tanrının yarattığı evren ve bahşettiği akıl bizim ona olan inancımızdan çok başkadır. Eğer bir şey onu tanrı buyurdu diye yanlış oluyorsa tüm yanlışlığın sebebini tanrının sözüne ve dolayısıyla tüm bu yasakların takibini tanrının sözüne olan güvenimize bağlamış oluruz ve o tanrıyı takip etmeyen birisi asla o yanlışı anlayamaz ve dolayısıyla ahlaklı olamaz. Ve tanrının sözlerinde bir derinlik olmadığına inanıyorsak eğer, tanrının konuşması bittikten sonra hayatın durması gerekir. Çünkü hayat ikiye ayrılmış. Hayat, doğrular ve yanlışlar bütünü. Her gün yeni bir şey ve dolayısıyla yeni bir doğru ve yeni bir yanlış doğuyor. Tanrı her zaman bize yeni şeyler yazmıyorsa nasıl olur da bir şeye doğru veya yanlış diyebiliriz? Bu, tanrıya şirk koşmamızdan mıdır yoksa onun bize bahşettiği aklı kullanmamızdan mı? Hak olan, tanrıdan ayrıdır.

</aside>




Ana sayfa https://yasayanfelsefe.com'dur.